Dile Gelen Prenses İle Yakışıklı Prens
24/12/2022Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde; develer tellal iken, pireler berber iken küçük bir ülkenin iyi kalpli bir kralı varmış. Kral ve kraliçenin güzeller güzeli kızı konuşamıyormuş. Doğduğu gün ağlamayan, ömrü boyunca tek kelime bile konuşmayan bu prenses, çiçekleri çok severmiş.
Her gün sarayın bahçesine iner, çiçekler arasında gülümseyerek dolaşır, çiçekleri koklar ve severmiş. Prenses o kadar güzel ve tatlı gülümsüyormuş ki, onu gören çiçekler de, hayvanlar da ona gülümseyerek karşılık veriyormuş. Çünkü gülümsemek bulaşıcıymış.
Sevgi dolu bu güzeller güzeli prensesin konuşamıyor olması başta anne ve babası olmak üzere, saraydaki herkesi çok üzüyormuş. Kral, kızı için çok uzak ülkelerden doktorlar getirmiş, bir sürü farklı tedavi yöntemi uygulamışlar ama hiçbiri çözüm olmamış.
Gel zaman git zaman, sarayın bahçıvanı bahçeye o güne kadar hiç kimsenin görmediği, çok garip ama bir o kadar da güzel bir çiçek ekmiş. Tabi bu ilginç çiçek bahçeyle ve bahçedeki çiçeklerle yakından ilgilenen prensesin de hemen dikkatini çekmiş.
Bu çiçek o kadar kırmızıymış ki, yeryüzünde böyle bir kırmızı renk yokmuş. Kokusu da çok güzelmiş. Misk-i amber gibi kokuyormuş. Güle benziyormuş ama gül değilmiş. Kırmızı bir karanfili andırıyormuş ama karanfil de değilmiş.
Prenses bahçedeki bütün çiçekleri çok seviyormuş ama bu yeni ekilen çiçeğe ayrı bir ilgi göstermeye başlamış.
Yine günün birinde sarayın bahçesindeki çiçeklerin arasında dolaşan ve onları eliyle sevip, tatlı bir yüz ifadesiyle izleyerek koklayan prenses, o güne kadar hiç yapmadığı bir şeyi yapmış. Bahçıvanın ektiği yeni çiçeği öpmüş.
Prensesin çiçeği öpmesiyle birlikte çiçek birden yakışıklı mı yakışıklı bir prense dönüşmüş. Prenses şaşkınlıkla, “Aaa! Bu nasıl oldu böyle” diye konuşuvermiş. O günden sonra prenses konuşmaya başlamış. Buna kral ve kraliçe başta olmak üzere ülkede yaşayan herkes çok sevinmiş.
Yakışıklı prens ve prenses elbette her masal da olduğu gibi bu masalda da evlenmiş. Sonsuza dek mutlu mesut yaşamışlar. Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine. Bu masal da burada bitmiş.